Bir milletin kültürünü kontrol etmek, o milletin dilini kontrol etmekle; bir milleti imha ise nesilleri mazisinden, tarihinden ve bilhassa milli ve manevi değerlerinden koparmakla mümkündür. Bernard Lewis
Kuran ve kutsal kitaplara hurafe diyen Kamal (atatürk) Müslüman mı? Kıvırmayalım! Murat Bardakçı – Tarihin Arka Odası 15 Kasım 2014
Son zamanlarda “Atatürk’ün de iyi bir Müslüman olduğunu” anlatan nutuklar türedi. Atatürkçüler ille İslam tartışacaksa hadi gelin Mustafa Kemal’in yıllarca gizlenen konuşmalarını raflardan indirelim. Göze alabiliyorsanız, O’nun Kazım Karabekir’e “herşeyden önce din anlayışını kaldırmalıyız” dediğini ortaokul din kitaplarına koyalım. Bir İngiliz yazara söylediği “benim dinim yok. Bazen bütün dinler denizin dibine batsın istiyorum” sözlerini Diyanet İşleri Başkanlığı’nın girişine asalım. Can Dündar, 07.01.1995
Bu program yıllardır gizlenen gerçeklerin ve atılan iftiraları açığa çıkarıyor. M.Kamal (atatürk) HAKKINDA DUYULMAMIŞ GERÇEKLER Ülke TV Sıradışı
Mustafa – Can Dündar 2008
Harf inkılabı ve Osmanlıca hakkında çok ilginç gerçekler
İŞGALCİNİN DİLİ ZORUNLU OSMANLICA SAKINCALI! Alper TAN
Bir süredir Osmanlıca’nın okullarda öğretilip öğretilmemesi tartışılıyor. Osmanlıca’ya bazıları kökten karşı. Bunu duymak bile istemiyorlar. Bazıları “istemezük ama olacaksa da seçmeli olsun” diyorlar. Ama halkın büyük çoğunluğunun böyle bir rahatsızlığı bulunmuyor.
Lozan anlaşmasından sonra 1924’te Hilafet ilga edildi. 1925’te Müslüman halkın kafasına zoraki frenk şapkası geçirildi. 1928’de bin yıla yakın kullanmış olduğumuz harfler bir anda yasaklandı ve Frenk alfabesi kullanmak mecbur tutuldu. 1930’larda dilimizle uğraşmaya ve tarihimizi unutturmak için kelimeleri ve kavramları da değiştirmeye teşebbüs ettiler. 1932’de ezanı yasakladılar ve bu yasak 1950’ye kadar devam etti. Önce Müslümanlığı kaldıracak adımlar atma teşebbüsünde bulundular. Bunu beceremeyeceklerini anlayınca İslam’ı sulandırma ve Kemalist bir İslam uydurma yoluna gayretine girdiler.
M. Kemal 1928’de “harf darbesini” yaptığında en geç 1-2 sene içinde bütün halkın okuma yazma öğreneceğini söylüyordu. Aradan iki sene geçtiğinde 1930’da, üniversite okuma oranı değil, sadece okuma yazma oranı % 10’u zor buluyordu. Harf darbesinin üzerinden 37 sene geçtiğinde 1965’teki sayımda, okuma-yazma oranı ancak % 50’lere gelebilmişti. Medeniyet ve kültüre yapılan bu darbenin üzerinden 86 sene geçti. Bu oran hala % 100 değil. Kaldı ki 1980 darbesini yapmış olan Kenan Evren bile hala notlarını Osmanlıca tutuyor.
Neymiş? “Latin alfabesi modernliğin nişanesiymiş. Latin alfabesi ile yazmak ve öğrenmek daha kolaymış.” Bunların tamamı kuyruklu yalan ve darbenin kılıfı. Tam aksine, sağdan sola yazmak ve Arap elifbası, insan anatomisine ve öğrenmeye daha yatkın.
Bugün bilim, elektronik ve teknoloji yönünden dünyanın en gelişmiş ülkesi olan Japonya, dünyanın en zor harflerini kullanıyor. Nüfusu bir milyarın üzerinde olan Çinliler en zor harflerden birini kullanmaya devam ediyorlar. Rusya aynı şekilde Latin alfabesini değil Kril harflerini kullanıyor. Teknolojiyi en iyi kullanmakta olan İsrail 2000 sene önceki İbranice’yi seçti.
Milleti kandırmak için yalan söyleyenler bari biraz daha mantıklı yalan söylesinler.
Hilafetin ilgası da, harf değişimi de, zoraki şapka giydirme işi de, Türkçe’nin yapısıyla, genetiği ile oynayıp tarihin ve dilin değişmesini sağlamak da, İslam’ı ve Müslümanları baskı altına alıp 1937’de zoraki laiklik dayatması yapmak da Lozan Antlaşması’nın gizlenen maddelerindendi. Lozan’daki dayatmalar, yıllara yayılarak tedricen bu halka bu ülkeye uygulandı. İşgalcilerin alfabesi, millete zorla dayatıldı. Millet bir günde ümmi hale getirildi. Osmanlı dili ve elifbası yasaklanırken, Osmanlı topraklarını işgal eden, ülkemizi parçalayan, devletimizi yıkan işgalcilerin alfabesi, bu ülkeyi vekaleten yönetenlerce mecbur tutuldu. İşgalcilerin alfabesinin mecbur tutulması yetmedi; arkasından bu ülkenin çocuklarının öğrenmesi için İngilizce ve Fransızca da mecburi hale getirildi.
Müstevli bir devlet bir yeri işgal ederse ne yapar? Zaten bunu yapar. Hatta bunu çoğunlukla işgalciler bile göze alamazlar. Peki biz de nasıl oldu? Böyle oldu.
Cumhuriyeti kuranlar, milletin kendi dilini ve bin yıldır kullandığı harfleri yasakladılar ve işgalcilerin şapkasını kafamıza, dilini ve harflerini de kitaplarımıza ve tarihize geçirdiler. Bizi tarihimizden, kültürümüzden, medeniyetimizden koparmak için de kelimelerimizin ve lisanımızın yapısıyla, genetiğiyle oynadılar.
Böyle bir şeyi ancak işgalciler yapabilirlerdi.
Bizim dilimizle, tarihimizle, arşivlerimizle, kadim kültürümüzle ve medeniyetimizle yeniden buluşabilmemiz ve zorla koparılan ilim ve irfan halkasını tamir edebilmemiz için tartışmasız olarak Osmanlıca okullarda mecburi olarak okutulmalıdır.
Eğer bizim kendi dilimizi ve tarihimizi öğretecek Osmanlıca mecburi olarak okutulamıyorsa, okullarımızda zorunlu olarak çocuklarımıza öğretilen İngilizce ve Fransızca gibi yabancı diller de derhal zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır.
Böyle bir şey olabilir mi? Kendi tarihi ve kültürel bağlarımızı kuracak harfleri kullanamayacağız, çocuklarımıza öğretemeyeceğiz. Ama ülkemizi işgal edip devletimizi yıkanların dilini çocuklarımıza zorla okutup, onların kültürlerini çocuklarımıza zorla öğreteceğiz. Yok öyle yağma..
Bunu asla kabul etmeyeceğiz..
Alper TAN 12.12.2014
Konuyla ilgili diğer videolardan “Halifelik ve Hilafet İngiltere için neden önemli” belgeseli önerilir.