Hud 11/113 ve O (şirk koşarak) zulüm işlemiş olan kimselere (, onlar gibi giyinip kuşanmak ve kendilerine değer vermek gibi basit gördüğünüz şeylerle de olsa) en ufak bir meyil dahi göstermeyin, sonra (onları yakacak olan) o ateş size de dokunur. Sizin için Allâh’tan başka yardımcılar da yoktur (ki sizi O’nun azâbın dan koruyabilsin)! Sonra (kâfirlere meyledenlere azap edeceğini açıklayan O Allâh tarafından da) yardım olunmazsınız!
Sure-i Hadid’16’dan okumuş olduğumuz ayetin devamında Mevlâ Tealâ şöyle buyuruyor: …وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ… “Ve evvelce kendilerine kitap verilmiş kimseler gibi olmama (vakti gelmedi mi?)…” (Ayet: 16)
Demek mü’minler Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmaya gidiyorlar. İşte öyle olmamalarının zamanı gelmedi mi?
…فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ “Üzerlerine uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı ve onlardan bir çoğu fasıklardır,”
Peygamberimizin ahirete intikali ile nur-u nübüvvetten uzaklaşma başladı. Efendi babam derdi:
Nur-u nübüvvet uzaklaştıkça insanlar dinden teberrüd ediyorlar (soğuyorlar).
Sahabe-i Kiram: “Peygamber Efendimiz ﷺ toprağa koyulduğu zaman içimizde dünyaya karşı farklılık hissettik.” buyurmuşlardır. İşte o farklılık gide gide nerelere vardı? Televizyon seyretmeye, plajlardan denize girmeye vardı.
Daha acaibini söyleyeyim: Bir yerde toplaşıp kemençe çalarak oynayanlara kapalı kadınlardan da katılan olmuş. Ne olacak bu hal? Allah-u Tealâ bizleri ihtar ettikten sonra müjde kabilinden şöyle buyuruyor: اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا… “Biliniz ki şüphe yok ki Allah (-u Tealâ) yeryüzünü ölümünden sonra diriltir.” (Ayet: 17)
Mevlâ Tealâ, “Toprağı dirilttiğim gibi sizi de diriltirim ” buyurmuş oluyor. İllâ dikkat edelim. Her okuduğumuz ayet-i kerime kulağımıza vursun, oradan da kalbimize insin. RiSALE-i KUDSiYYE TERCEMESi Mahmud USTAOSMANOĜLU Kuddise Sirruhu Beyt 137
Biz Allah’ın celle cellêlühü “Habibim Sen olmasan alemleri yaratmazdım” dediği, düşmanlarının bile Muhammed-ül Emîn lakabıyla çağırdığı, eziyet eden düşmanlarına beddua yerine hidayetlerine dua eden, insanlığın saadeti için gayret sarf eden bir peygamberin ümmetiyiz. Tarihin altın sayfalarını dolduran, insanlığı cehalet ve sapıklık karanlığından kurtarmak, yer yüzüne imanı, iffet ve namusu yaymak için şehitliği insan için tasavvur edilebilecek en üstün gaye bilen bir neslin torunlarıyız. Hiç şüphesiz onlar da bizim gibi canını, malını, evladını seven insanlardı. Fakat Allah ve rasulünün sevgisi uğrunda her şeylerini feda etmişlerdi.
Şimdi onların çocukları olan biz, büyük bir imtihanın arifesindeyiz: Yılbaşı gecesi! Çoktan hindilerle, Noel babalarla Hıristiyanlar gibi hazırlıklar başlamıştır. Kim bilir, Allah Kur’an-ı Kerîmde haram kıldığı halde ne kadar içki içilecek, ne kadar zina, fuhuş, yaralama, öldürme hadisesi olacak! Hıristiyanlar bu geceyi güya Hazreti İsa’nınaleyhi-s selam doğum gecesi olarak kutlar. Bir peygamberin doğum gecesini içki, dans, kumar, zina gibi şeylerle kutlamak Allah’ın celle cellêlühü indirmiş olduğu hangi kitaba uyar?
Yeni yıl böyle mi kutlanır? Gelecek yıl içindeki memleket selâmeti ve bol bereketi bu haramlarda mı arıyoruz? Gelecek sene içinde bunları mı yapmayı taahhüt ediyoruz? Kostantiniyye (İstanbul) elbette feth olunacaktır Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve o fetih ordusu ne güzel ordudur! buyuran büyük kumandan Muhammet aleyhisselamın bu müjdesinin aşkı ile ecdadımız şu toprakları kanları ile almış vatan haline getirdikten sonra evlatlarına teslim etmişler. Tâ ki bu ülkenin tepelerinde ezan ve Kur’an sesi çınlasın!
Şimdi biz sanki onların düşmanları ile birleşip de ruhlarına ezan nağmeleri ve fatiha yerine sarhoş naraları mı gönderiyoruz? Bastığımız toprakların altında kefensiz yatan ak saçlı ninelerimiz, şehit dedelerimizin tepesi üzerinde sarhoş kusmuklarının dökülmesine, rakı kokularının yayılmasına nasıl razı olabiliyoruz? Kendi dinimiz, Peygamberimiz, örf ve âdetlerimizde ne kusur görüyor da onları bırakıyor ve Hıristiyanlığın bile kabul etmediği adetleri – hem de en sefil bir şekilde – tatbike çalışıyoruz? Halbuki kendi dinimizin mübarek günleri, kandil geceleri gelir geçer de haberimiz bile olmaz.
Etrafımızı saran ve gaflet içinde yüzen insan kalabalığının vurdum duymazlığı bize tesir etmemeli. Nefis ve şeytanları peşinde yürüyen kitleler bize örnek olamaz. Allah Teâla buyuruyor ki: Eğer yer yüzündeki insanların çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. En’am116
Sırf Müslüman oldukları için Afganistan’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Bosna’da insanlar öldürüldü ve sen yılbaşını kutlarken orada Müslümanlar öldürülmeye devam ediyor. Yılbaşı adetinin sahibi Hristiyanlar Bosnalı çocukları diri diri keserek annelerine yedirdiler, çocukların ve kadınların namuslarını kirlettiler. Ve daha nice vicdanın kabul etmediği işkenceler halen Afganistan’da, Filistin’de, Çeçenistan’da zulümlerine ve katliamlarına dünyanın gözü önünde devam ediyorlar. Ve bütün bu insanlar Birleşmiş Milletler denilen Hıristiyan topluluğunun gözetiminde vahşice katlediliyor. HER TARAF KAN KOKUYOR bütün bunlar olurken MÜSLÜMAN kimin yılbaşını kutlayacak ve nasıl eğlenecek? Eğlenmemekle de vazifemiz bitmiyor tabiki, günümüzde Müslümanların en büyük eksikliklerinden biri birbirlerini ikaz etmemeleri, halbuki Allah c.c. Lokman suresin 17. ayette Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır. Başına gelenlere sabret, çünkü bunlar, azmi gerektiren işlerdendir. buyuruyor, her Müslüman din kardeşini uyarmalıdır.