Hazreti Muhammed ﷺ

Hazreti Muhammedﷺin mirası (Muhammad ﷺ Legacy Of A Prophet 2002) AR, TR, EN, ID, Bosnian Altyazılı/Subtitles

İndiirmek için tıkla 1400 yıl önce okuması ve yazması olmayan mütevazı bir tüccar Arabistan’ın çehresini değiştirdi. O’nun adı Muhammedﷺdi. Günümüzde O’nun tesiri Amerika da dahil olmak üzere dünyanın dört bir köşesinde hissedilmektedir. Bu O’nun ve O’nu Allah’ın son peygamberi gören milyonlarca Amerikalının hikayesidir. Muhammad Legacy of the Prophet tells the story of the seventh century prophet who changed world history in 23 years, and continues to shapes the lives of more than 1.2 billion people. Three years in the making, the film takes viewers not only to ancient Middle Eastern sites where Muhammads story unfolds, but into the homes, mosques and workplaces of some of Americas estimated seven million Muslim to discover the many ways in which they follow Muhammads example. A KQED presentation, Muhammad: Legacy of the Prophet is produced by Kikim Media and Unity Productions Foundation.

Hz Muhammed Son peygamber 2004 Muhammad The Last Prophet AR EN ES ID NL PER TR Altyazı

Kutsal Kitaplarda Peygamberimiz Hazreti Muhammedﷺ

İlk insan ve ilk Peygamber Adem aleyhisselam’a gelen kitapçıktan satırlar. -O yer ve gök ehlinin en doğrusudur. Cömertlikte en üstündür. Kalbi ipekten daha yumuşaktır. Çok zaman hüzünlü ve çok zaman oruçludur. Hak tealanın korkusu ile doludur. Hep Rabbine yalvarır. Gündüzleri de ibadet eder. İnsanlarla birliktedir. Fakat dünya sevgisi gönlüne giremez. Sır saklar ve dostluklara vefa gösterir. İşte İdris Peygamber’in kitapçığı; -O, insanlarla beraber olur. Onları ağırlar. O, Allah’ın vaadinden asla şüphe etmez. Yüce mevlaya pek çok ibadet eder. Kulların suçlarını bağışlar. Allah’ın “dostum” dediği büyük peygamber İbrahim aleyhisselam’ın kitapçığı; -O, öyle bir kimsedir ki, insanları şehvet uçurumuna düşmekten korur. Kendisine yapılan kötülükleri affeder, günahları örter. İşte Tevrat! Yüce Allah’la konuştuğu için “Kelimullah” sıfatlı Musa Peygamber’in kitabı: -O, gönlü çok zengin olan bir mübarek zattır. Yoksul, kimsesiz ve düşkünlerin sevgilisi ve koruyucusudur. Zenginlerin hasta kalplerini tedavi eden bir manevi tabibtir. Yaşlılara hürmet eder. Çocuklara acır ve şefkatle davranır. O güzellerin en güzeli, temizlerin en temizidir. Sohbetinin lezzetine doyum olmaz. Yumuşak bir ses tonu ve güler yüz-tatlı dille anlatır. Gaflet dolu kahkahalar yerine pırlanta tebessümleri tercih. O, hükmederken çok adildir. Haksız bir iş yaptığı görülmez. Sabrı şaşılacak kadar çoktur. Dertlere, belalara, sıkıntılara sabreder ve yine şükreder. Fakat, Allah ve Resulüne inanmayan din düşmanları ile en amansız şekilde cenk eden bir bahadırdır. Savaş sonrasında hürriyetini kaybeden esirlere kötülük yapmaz. Onlara hoş davranır. O, suratını asmayan yüzü güleç bir insandır. Öyle bir Peygamberdir ki, hiç bir kitap, kalem ve mektebe lüzum kalmadan bütün ilimler; bilgisi, gizli, açık her ilmi kucaklamış olan ilim sıfatlı Allahü teala tarafından her tafsilatı ile kendisine öğretilmiştir. Yine Tevrat’tan: -O, Allahü teala’nın Resulüdür. Kalbi katı ve huyu kötü değildir. Aşağı şeyleri beğenmez ve onlara iltifat etmez. Her yerde ve her zaman ölçülü konuşur. Suçları affeder. Ümmeti güzel ahlaklıdır. Minarelerden namaza davet eden müezzinleri işitince abdest alıp camiye koşar, düzgün saf yapar, bir hizada dururlar. O’nun ümmeti, geceleri de zikreder ve ibadet yapar. Örtünmeye dikkat ederler… Mekke’de dünyaya gelecek, bütün insanları Hakka davet edecektir. O benim ismi Muhammed olan Peygamberimdir. O’nun varlığı yüzsuyu hürmetine gözlerden perde kalkar, kulaklar işitir, kalp gözleri açılır. O, bozuk dinleri ortadan kaldırıp hak olan İslamiyet’i yeryüzüne iyice yerleştirmedikten sonra ömrüne son vermem. Bu da sesi güzel Peygamber Davut aleyhisselam’a inen Zebur: -O’nun eli açıktır. Hiç kızmaz. Yüzü güzel, boyu güzel, huyu güzel, sözü güzeldir. Sözleri gönülleri rahatlatır; ruhları huzura kavuşturur. Nur yüzlü bu peygamber nefsi eve kalbi hasta insanların hakiki tabibidir. O, ölüm anını, mezarı, mahşeri ve cehennemi düşünerek çok ağlar, çok düşünür, az konuşur, az uyur, az güler, gülüşü tebessüm şeklindedir. Bu övgüler de göğe çekilen büyük Peygamber İsa aleyhisselam’ın kitabı İncil’den: -O, az yemek yer. Cimrilikten hoşlanmaz. Kimseyi çekiştirmez. Aceleci değildir. Hile yapmaz. Kötü söz konuşmaz. Kendisi için intikam almaz. Tembel değildir. Aza kanaat edip, çoğu ihsan eder. O’nun işleri ve tercihleri aşırılıklardan uzak ve bunların ortası üzeredir. Yerde ve gökte yaşayanların medarı iftiharıdır. O, günaha batmış olanların şefaatçısı, onsekizbin alemin rahmetidir. Cennette kıymetli kevser suyunu o dağıtacaktır. Daima doğruluk üzre ve daima ihlaslıdır. Dili her an Kur’an-ı anar. O öyle üstün vasıflarla yaratılmıştır ki, gözleri uyusa kalbi uyanık kalır. İnsanlardın gelen eza ve cefaya katlanır da yine şefaati bırakmaz. Kıyamet vakti herkes, o ana baba gününün dehşetinden adeta akıl ve şuurunu kaybetmiş halde “Allah’ım beni koru” diye inlerken O, “Ya Rabbi, ümmetimi koru”niyazında bulunacaktır. İsrafil’in “sur” ismi verilen borusu O’nun ümmeti sebebi ile çalacak; ölmüşler böylece yeniden dirilecektir. Kıyamet gününde herkes, O’nun şefaat etmesi için eteğine yapışacaktır. Ey İsa, Muhammed Mustafa’nın Peygamberliğini tasdik ve O’na iman et. Ben azimüşşan Adem’i cennet ve cehennemi O’nun sevigsi uğruna yaratdım. Eğer onu halk etmeseydim, hiçbir şeyi yaratmazdım! Veheb bin Münebbih hazretleri Allahü tealanın buyurduklarını semavi bir kitaptan naklediyor: -Hak ve adalet O’nun şiarıdır. O’nun dini İslam’dır. Onun bereketiyle dargın gönülleri barıştırır, ayrı tabiattaki insanları birleştiririm.. O’nun ümmetini ihlas ve ibadet yönünden öbür ümmetlerden üstün tutarım. Benim hoşnudluğumu kazanmak için evlerini barklarını, çoluk çocuklarını terk edip cihada gider, kafirlerle savaşır ve Allah yolunda seve seve canlarını verirler. Onlar namazda ve cihadda saflarını düz tutarlar. Namazlarını acele etmeden sakin sakin ve şartlarına uygun kılarlar. Her yerde beni anar, uzun gecelerde namaza kalkar, gündüzleri din düşmanlarına meydan okur, aslanlar gibi döğüşürler. Bütün bu hasletler O’nun hatırı için ümmetine ihsan ve nimetlerimdir. Ben her şeye kadirimdir…

“SevgiliPeygamberim” kitabından, kitap bölümümüzden indirebilirsiniz mp3 de mevcut.

Enes bin Mâlik (r.a.) anlatıyor:

Ben, Rasülullah Efendimiz’e tam on yıl hizmet ettim. Bu müddet zarfında bana, bir def’a olsun “üff!” bile demedi. Yaptığım münasebetsizlikten dolayı “bunu niçin yaptın?” demedikleri gibi; yapılması gereken bir şeyi ihmâl edişimden dolayı da “bunu neden yapmadın?” diye azarlamadı. Peygamber Efendimiz insanların en güzel huylusu idi. Ben, ne bir ibrişime, ne bir ipeğe ve ne de benzeri herhangi bir şeye dokunmadım ki, onlar, Peygamber Efendimiz’in avuçlarından daha yumuşak olsun. Hayatımda hiçbir misk ve ıtır (koku) koklamadım ki, onların kokusu, Hazreti Peygamber’in terlerinden daha hoş koksun!..

Kördüğüm Gibi!

Hz. Aişe Peygamberimizle ﷺ yeni evlenmişti. Eşinin kendisini sevip sevmediğini merak etmekteydi. Ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdiğini.
Hazreti Aişe bu düşüncesini Peygamberle ﷺ konuşmadan edemedi.

“Ey Allah`ın Resulu, beni seviyor musun?
“Evet ya Aişe tabi seviyorum!”
Aişe dahasını da merak ediyordu. Acaba nasıl seviyordu?
Hemen sordu.
“Beni nasıl seviyorsun?”
Peygamberimiz sevgi şeklini tanımladı eşine:
“Kördüğüm gibi.”
Bu cevap Hz Aişe’yi çok sevindirdi. Çünkü kördüğüm açılmazdı. Açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.

Alacağı cevap onu çok mutlu ettiği için, Hazreti Aişe sık sık sorardı:
“Ey Allah’ın Resulü, kördüğüm ne alemde?”
Peygamberimiz, Aişe’yi memnun eden cevabı verdi her defasında:
“ilk günkü gibi…”
Sevmekte eşsizdi O…” O aynaydı:
Yarattığı varlıkları çok seven ve onlar tarafından da çok sevilen Vedud`un…

Peygamberimiz

Muhammet aleyhisselâm’ın bütün hayatı mucize ve örnek alınacak hadiselerle geçti Bir gün, Peygamberimizin komşusu olan ihtiyâr bir kadın, çocuğunu gönderip, örtünecek bir elbise istedi o sırada Peygambenmizin üzerinde bir entari vardı Bunu çıkarıp verdi Başka giyeceğe olmadığı için namaz vakti mescide gidemedi Bu durumu öğrenen Hazret-ı Ali, ödünç aldığı 8 dirhem gümüşün 4’unu elbise alması için Peygamber efendimize hediye etti Resûlullah efendimiz, çarşıya çıkıp bunun 2 dirhemi ile bir elbise aldı Kalanı ile yiyecek almaya giderken, yol kenarında bir âmânın “Cennet elbisesine kavuşmak için, Allah rızâsı için bir elbise veren yok mu?” sözünü işitti Aldığı elbiseyi ona verdi 0 kör kimse, elbisede Peygamber efendimizin misk gibi güzel kokusunu duydu ve “Yâ Rabbî! Bu gömlek hürmetine benim gözlerimi aç!” diye duâ etti Gözleri açılınca Peygamberimizin ayaklarına kapandı Peygamberimiz tekrar 1 dirheme elbise alıp giderken bu sefer de bir kız çocuğunun ağladığını gördü Niçin ağladığını sorunca kız “Yahudi efendim beni şişe ile yağ almaya gönderdi. Dönüşte şişe elimden düşüp kırıldı. şimdi ben ne yapacağım diye ağlıyorum.” dedi Resûlullah efendimiz, kıza, kalan 1 dirhemi verip şişe ve yağ almasını söyledi Fakat kız, “Bu sefer de efendim niye geç kaldığıma kızacak.” dedi Peygamberimiz o kız ile berâber Yahudi’nin kapısına kadar gidip çocuğa bir şey yapmamasını istedi Yahudi Peygamberimizi karşısında görünce çok şaşırdı Hele hâdiseyi öğrenince, Peygamberimizin ayaklarına kapanarak “Binlerce insanın baş tâcı olan ey büyük Peygamber! bana îmânı ve İslâm’ı öğret! Huzurunda Müslüman olayım. Bu kızı da senin hatırın için azât ettim.” dedi Müslüman olup evine girdi Çoluk çocuğuna bu hadiseleri anlattı Hep birlikte onlar da Müslüman oldular.

PEYGAMBERİMİZİN KANAATİ

Resûl-i ekremﷺ efendimiz, sâde bir hayat yaşamayı tercih ederdi. Dünya nimetlerinden çok aza kanâat ederdi. Evlerinde günlerce sıcak yemek pişmediği olurdu. Peygamber aleyhisselâma on sene hizmet eden Enes radıyallahü anh şöyle anlatır:   “Resûlullahın mübarek hânelerinde et ile ekmek bir arada bulunmazdı. Bir arada bulunduğu zaman da yemekte bulunanlar çok olurdu.”  Peygamberﷺ efendimizin vefâtından sonra Abdurrahman bin Avf hazretleri, bir gün misafirlerine et ve ekmek bulunan bir sofra getirdi. Bu arada ağlamaya başladı. Sebebi sorulunca buyurdu ki:  “Peygamber efendimiz ve ailesi, dünyadan arpa ekmeğini bile doyuncaya kadar yiyemeden ayrıldılar. Biz şimdi et ile ekmeği bir arada yer olduk. İşte bunun için ağlıyorum.”  (Şemâil-i şerîf: 2/289)

SADECE MERAK

  • Eğer bir gün Peygamber Efendimizﷺ ziyaretimize gelse,
  • Yalnızca birkaç günlüğüne, aniden çalsa kapımızı,
  • Merak ediyorum neler yapacağımızı.
  • Biliyorum böylesine şerefli bir konuğa açacağımızı,
  • En güzel odamızı.
  • Ve ona sunacağımız tüm yemeklerin en iyisi olacağını,
  • Ve inandırmaya çalışacağımızı,
  • Onu evimizde görüyor olmaktan mutlu olacağımızı,
  • Ve gerçekten evimizde Ona hizmet etmekten haz alacağımızı.
  • Fakat söyleyeyim şimdi,
  • Efendimiziﷺ evimize doğru gelirken gördüğümüzde,
  • Onu kapıda mı karşılayacağız?
  • Yoksa onu içeri almadan önce,
  • Aceleyle bazı dergileri gazeteleri saklayıp,
  • Yerine Kurân mı koyacağız?
  • Peki hala Amerikan filmlerini seyredecek miyiz TV’de?
  • Yada kapat mayamı koşacağız O kızmadan önce?
  • Onun işitmediğini umarak, radyoyu mu kapatacağız?
  • Kim bilir belkide ağzımızdan hiç çıkmamış olmasını dileriz,
  • Hatırlayabildiğimiz en son kaba ve çirkin kelimelerin.
  • Dünyalık müziğimizi saklayacak mıyız?
  • Ve bunun yerine ortalığa hadis kitaplarını çıkaracak mıyız?
  • Hemen içeriye girmesine izin verecek miyiz?
  • Yoksa telaşla sağa sola mı koşuşturacağız?
  •  MERAK EDİYORUM
  • Eğer Peygamber Efendimizﷺ birkaç günü bizimle birlikte yaşasa,
  • Yapmaya devam edecek miyiz her zaman yaptığımız şeyleri?
  • Ailemizdeki sohbet ortamı eski halini koruyacak mı?
  • Her yemekte sofra duası etmeyi zor mu bulacağız?
  • Hiç yüzümüzü asmadan her vakit namazını kılacak mıyız?
  • Ve sabah namazı için her sabah yataktan,
  • Erkenden fırlayacak mıyız?
  • Peki ya; yine söyleyecek miyiz her zaman söylediğimiz şarkıyı?
  • Ve okuyacak mıyız her zaman okuduğumuz kitapları?
  • Peki bilmesine izin verecek miyiz,
  • Aklımızın ve ruhumuzun beslediği şeyleri?
  • Şöyle soralım yada,
  • Gideceğimiz her yere peygamberimizi deﷺ götürebilecek miyiz?
  • Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarımız?
  • Tanıştırmaktan onur duyacak mıyız,
  • En yakın arkadaşımızı Onunla?
  • Yoksa hiç karşılamamayı mı umarız,
  • Peygamberimizinﷺ ziyareti bitene kadar?
  • Şimdi söyleyelim açık yüreklilikle,
  • Onun kalmasını ister miyiz bizimle?
  • Sonsuza dek, hep birlikte.
  • Yada rahat bir nefes mi alacağız,
  • Ziyareti bitip gittiğinde?
  • Gerçekten bilmek ilgi çekici olur değil mi.
  • Bilmek ve düşünmek.
  • Eğer bir gün, Peygamber Efendimizﷺ ziyaretimize gelse ne yapacağımızı?…
Paylaş