Tesbihle Müslüman olan Amerikalı – Peygamberi bilmeyen Kuranı anlamaz
Hollandalı siyasetçi Joram van Klaveren, İslam dinini eleştirmek için başladığı kitap çalışmasını Müslüman olarak tamamladı.
Ateist doktoru Müslüman eden fakir kadın | Kerem Önder | Allah celle celelühû dilerse şeytanı bile bir hayra aracı edebilir!
Avustralyalı Metalcinin FEVKALÂDE Müslüman oluşu TR+EN Altyazılı
Müslüman Mezarlığında Hristiyan Gelin 28 06 2020 Mesut Demir Hoca Efendi Günün Sohbeti
Yusuf İslam’ı Müslümanlığa iten olay tüyleri diken diken ediyor
Dünyaca ünlü şarkıcı Yusuf İslam, Müslümanlığa nasıl geçtiğini anlattı. Yıldız şarkıcı, okyanusta yüzerken ölümle burun buruna geldiğini söyledi. İslam, o sırada Allah’a seslendiğini ve o anın hayatının dönüm noktası olduğunu dile getirdi.
1Dünyaca ünlü İngiliz şarkıcı, BBC Four radyo programı Desert Island Discs’te din değiştirme kararını anlattı.2Gerçek adı Steven Demetre Georgiou olan ünlü şarkıcı, 1976’da Malibu’daki ölüme yaklaştığı deneyimin nihayetinde onu İslam’a geçmeye iten olay olduğunu söyledi.3Yusuf İslam süreci şu şekilde anlattı: “Ben bir İngilizdim. Günün o saatinde dışarı çıkıp yüzmenin akıllıca olmadığını bilmiyordum, bu yüzden de çıktım.”4″Geri dönüp kıyıya yönelmeye karar verdim ve, tabii, o noktada fark ettim ki ‘Pasifik’le savaşıyorum’. Kazanmamın hiçbir yolu yoktu. Yapacak tek bir şey vardı; o da her şeye gücü yetene beni kurtarması için dua etmekti. Ben de öyle yaptım.”572 yaşındaki sanatçı şöyle devam etti: “Tanrı’ya seslendim ve beni kurtardı. Arkadan küçük bir dalga geldi. Büyük değildi. Sadece, beni ileri itiyordu.”6″Akıntı bir şekilde değişmişti ve karaya geri dönebildim. Böylece kurtuldum. Bundan sonra ne olacağını bilmiyordum.”7Olayın ardından erkek kardeşi, müzisyene Kuran verdi. Stevens şöyle dedi:”Ben asla bir Kuran almazdım. Ama bu kapıyı araladı. Bir yıl sonra, kendimi tutamıyordum. Boyun eğmek zorundaydım.”8Şarkıcı, ertesi yıl 1977’de resmen İslam’ı benimsedi ve sonraki yıl Yusuf İslam adını aldı.. Cat Stevens – İngiliz şarkıcı
Kur’ân, Allahın adı ile başlıyor, Allahın birliğini bildiriyordu. Anarşinin İslâm ahlâkına sahip olmakla önleneceğine inandım. İçkiyi bıraktım, tesettüre girip namaza başladım.
Tına Gfanzıl – Alman
İslâm, çağları ardında sürükleyen dindir. Müslüman olmakla, çağlar üstü dini seçmiş oldum.
Roger Garaudy-Fransız
İslâmda ırk, renk ve dil farkı gözetilmediğini, herkesin eşit olduğunu, namaz kılarken de rütbe ayrımı yapılmadığını gördüm. Müslüman oldum.
Thomas Clayton – Amerikalı
İslâm, en iyi şeyleri ihtivâ eder. Hiçbir dinde kardeşlik, İslâmdaki gibi değildir.
Dr. Rolf Freiherr – Avusturyalı
Sevgi, doğruluk, temizlik ve güzel ahlâkı emrettiği için Müslüman oldum.
A. Uemura – Japon
İslâmı akla da uygun bulup Müslüman oldum.
Cecilla Cannolly – Avusturyalı
“İlim Çin’de de olsa alın!” hadisini okudum. İslâm’ın ilme verdiği önemi görüp Müslüman oldum.
Mr. Board – Amerikalı
İslâm, israf ve cimriliği yasaklayan, maddî ve mânevî her hususta en güzel kâideleri olan bir dindir.
Albay Ronald Rockwell – Amerikalı
CATHERİNE DELORME(Sicilyalı)
Sicilyalı heykeltraş bir babanın çocuğu olarak 1901′de doğdu.Çocukluğu Cezayir’de geçti. 1.Dünya Savaşı sırasında Fransız bir doktorla evlendi.Eşinin tayini üzerine Tunus’a gitti. Müslüman olduktan sonra Hidayetullah ismini aldı.
Tunus’ta iken İslamiyete duyduğum alakadan dolayı müslüman ailelerle yakınlık kurdum. Fakat İslamiyetle ilgili sorduklarıma tatminkar cevaplar alamadım.Birgün dostluk yaptığım fakir Müslüman bir ailenin kızı bana islami kadın kıyafeti giydirdi. Aynaya baktım, kıyafetimi çok beğendim. O gece rüyamda Kabe’ye gittiğimi gördüm. Rüyamı tabir eden Müslüman hanım; ”Bir gün mutlaka hacca gideceksin”dedi.
Birgün küçük bir sokaktaki mütevazi dükkanında, sanki bu dünyaya ait biri değilmiş gibi duran, derin bir düşünceyle huzur bulmuş nur yüzlü bir zat gördüm. Başındaki beyaz takkesiyle siyah sakalı hoş bir görüntü teşkil eden bu adam, kapalı gözleriyle ve elindeki tesbihiyle bana değişik geldi. Sanki tanıdık bir simaydı. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Bakışımı hissetmiş gibi gözlerini açarak tatlı bir tebessümle yaklaşmamı işaret etti. Oturmam için bir sandalye gösterdi ve; ”Sana verebileceğim bir şey var mı?” diye sordu. Ondan elindeki tesbihi ve okuduğu duayı öğretmesini istedim. O zat şaşkın halde; ”Tesbihi memnuniyetle veririm ama duayı neden istiyorsun?” deyince,” Evet ama senin yaptığın duayı benim de yapmama engel değil ki.. Senin Rabbin benim de Rabbim değil mi?”dedim. O da;”Doğru, fakat bu zikir Müslümanların temel inancıdır.
Allah başka bütün ilahları reddeder. ”La ilahe illallah” şehadetin 1.kısmıdır. Kalbden söylendiğinde İslamiyete girilmiş olunur.”dedi. Bunun üzerine ben;” Şu halde diyebilirim ki, ben her zaman müslümanmışım. Çünkü daima tek Allah’a inandım. ”dedim. O zat devamla; ”Şehadetin 2.kısmı yalnız İslama mahsustur. O da ;”Muhammed (s.a.v) Allah’ın Resulüdür. Hz.Muhammed’in peygamberliğine inanmak,Allah’ın birliğine inanmayı gerektirir. Bu zikri 2 kısmıyla birlikte istersen öğretebilirim.” dedi.”Tek Allah’a nasıl inanıyorsam, O’nun peygamberlerine ve Hz.Muhammed’in onlardan biri olduğuna inanıyorum.”dedim.
Daha sonra o zat bana abdest ve guslün şartlarını öğretti. Telaffuzunu öğrettiği zikri 300.000 kere çekmemi söyleyerek tesbihini verdi. Bu görevi ancak 3 ayda tamamladım. Sonra o nur yüzlü zatın yanına gittim. Tesbihini alıp, dualar okuyarak kokular sürdü ve bana geri vererek;” Bugün güzelce abdest alarak yat ve bu tesbiği yastığının altına koy, bir rüya göreceksin ve ben tabir edeceğim.”dedi.
O gece rüyamda, cami gibi bir yerde Peygamberimizi gördüm. Ben perişan, aç, sefil bir vaziyetteydim. Beni elini uzatıp yanına çağırdı. Yanına gidince birden değiştim. Şahane, pırıl pırıl bir elbiseye bürünmüştüm. O’nun kalbime telkin ettiği fikirle, benim pek az görülen bir lütfa mazhar olduğumu anladım. Ertesi gün o zatın dükkanına gidip, rüyamı anlattım. Zatın gözlerinden yaşlar boşandı. Heyecandan güçlükle konuşarak,”Biz atadan Müslümanız. Gençliğimden beri bu zikre devam ediyorum. Fakat bir türlü tamamlayamıyorum. Hep yeniden başlıyorum. Dünyada her şeyden çok Resulullah’ı görmek istiyorum. Bu lütfa henüz nail olamadım. Sen bir yabancıyken ve dinimiz hakkında hiç birşey bilmezken bu lütfa mazhar oldun.”dedi.
Bir süre sonra üstüme başıma özen göstermediğimden dolayı beyim ”Yeter artık, tanrınla benim aramda bir tercih yapmalısın!” deyince çok üzüldüm. Dini bilgimi, eşime farkettirmeden arttırmaya devam ettim. 1950′de Fas’tayken kadıya giderek resmen Müslüman olmak istediğimi bildirdim. Kadı İslam hakkında bilmem gerekenleri bildirdi. Fakat bana resmi bir belge vermekten kaçındı. Zira o zaman Fas, Fransız himayesindeydi ve ben Fransız askeri doktorunun dul eşiydim.
Hacca gidebilmek ve ölünce Müslüman mezarlığına gömülmek için resmi belgeyi almayı arzuluyordum. Bu isteğime kavuştum. 1951 senesinde Müslümanlığımı resmen tescil ettirdiğim sırada Fransız sömürge idaresi beni sorgulamadan geçirdi ve niçin Müslüman olduğumu sordu. Ben de; ”20 seneden beri İslam dinine girmek istiyordum. O tarihten beri çeşitli dinler üzerinde çok ciddi araştırmalar yaparak bu karara vardım. Uzun süre çeşitli engeller sebebiyle kararımı tatbik edemedim. Hem İslam dinine inanıp, hem de ibadetlerini yaparken hala Hristiyan sıfatını taşımak ikiyüzlülük olurdu. İslamı ruhi ihtiyaçlarıma daha uygun buluyorum. ”Aradıklarımı, daha önce mensubu olduğum dinde bulamadım.”
MUHAMMED ALEXANDER RUSSEL WEBB (Amerikalı)
1846′da Amerika Hudson şehrinde doğdu. New-York Üniversitesinde okudu. Kısa zamanda çok sevilen ve çok takdir edilen bir fıkra muharriri oldu. St.Joseph Gazett ve Missouri Rapublican isimlerinde mecmualar neşretti. 1887′de Filipinler de Amerika konsolosu oldu. Müslüman olduktan sonra kendini tamamiyle İslamiyeti neşretmeye vakfetti ve Amerika’da ki teşkilatın başına geçti. 1916′da vefat etti.
Bana ahalisinin pek çoğu Hristiyan olan Amerika’da doğan, büyüyünceye kadar mütemadiyen Hristiyan papazların yaptıkları vaazları, daha doğrusu saçmalıkları dinleyen; benim gibi bir insanın, niçin dinini değiştirerek Müslüman olduğunu soranlar çok oldu. Ben de onlara, Müslümanlığı niçin hayat rehberi olarak seçtiğimi kısaca şöyle anlattım:
Müslüman oldum! Çünkü yaptığım incelemeler, insanların ruhi ihtiyaçlarının ancak Müslümanlığın koyduğu sağlam esaslarla temin edileceğini gösterdi.
Ben daha çocukken bile, Hristiyanlığa bir türlü iki elle sarılamamıştım. 20 yaşıma geldiğim ve artık reşit olduğum zaman, kilisenin her şeyi günah sayan, garib ve can sıkıcı terbiyesine tamamen isyan etmiştim. Yavaş yavaş kiliseden ayrıldım ve bir daha dönmedim. Benim araştırıcı, meraklı bir ahlakım (karakterim) vardı.
Her şeyin sebebini ve maksadını arıyordum. Bunlar için mantıki cevaplar bekliyordum. Halbuki rahiplerin ve diğer Hristiyan din adamlarının bana verdiği cevaplar beni tatmin etmiyordu. Onlar çok kereler suallerime tatmin verecekleri yerde; ”Bunları biz anlayamayız. Bunlar ilahi sırlardır. ”diyorlar veya” Bunu bizim aklımız kavramaz.” gibi kaçamaklı bir cevap veriyorlardı.
Bunun üzerine, bir yandan şark dinlerini, diğer taraftan meşhur filozofların eserlerini incelemeye karar verdim. Filozoflardan Mill, Locke, Kant, Hegel, Fichte,
Halbuki İslam dini, insanın bedeni yanında ruhu ile meşgul oluyor ve bizi aydınlatıyordu. Bunun içindir ki, ben ne yolumu şaşırdığımdan, ne de Hristiyanlara kızdığımdan veya ani bir karara kapıldığımdan dolayı değil, tam aksine inceden inceye tetkik ettikten, büyüklüğünü, ulviyetini, ciddiyetini, mükemmelliğini iyice anladıktan sonra Müslüman oldum.
İslamiyette esas, Allahü Teala’nın var ve bir olduğuna inanmak, O’na kendini teslim etmek ve O’na ibadet ederek lütuflarına şükretmektir. İslamiyet Bütün insanlara kardeşliği, iyiliği, sevgiyi
ALİ POLOSİN
Rusya Federasyonu Duma Eyaletinin Diyanet İşleri Başkanı Polosin, bütün Rus medyasının önünde şöyle diyor:
Kamuoyunda şahadet ederim ki ben Ortodoks Kilisesi’nin ne papazı ne de müridiyim! Şahidim ki, ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR! LA İLAHE İLLALLAH!
Evet, evet doğru. Diyanet İşleri Başkanı din değiştirirse, örneğin Hıristiyan olursa, bunun Rusya’da duyulmaması mümkün mü? Bir temenni değil tabii ki, bir soru.
Düşünsenize Türk Diyanet İşleri Başkanı Hıristiyan olduğunu açıklasa, kıyamet kopar değil mi? Hele Ortodoksluğun kalesi komşumuz Rusya’da nasıl yankılanır kim bilir? Dünya bile çalkalanır değil mi? Ancak 1999 yılında, Rusya Ortodoks Patrikliğinin Kamu Dernekleri ve Dini Örgütleri İlişkiler Komitesi Başkanı ve Yüksek Sovyet Vicdan Özgürlüğü Komitesi Başkanı ve Rus Federasyonu Temsilciler Meclisi Duma’da milletvekili de olan Başpiskopos Viaceslav Polosin’in (bizim Diyanet İşleri Başkanlığı’na tekabül ediyor) Müslüman olması, nedense Türkiye’de hiç kimse tarafından duyulmadı.
Polosin, Moskova Devlet Üniversitesi Felsefe Fakültesi, Zagorsk Dini Mektebi ve Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı Diplomatik Akademi mezunu aynı zamanda.
Neyse! Rusya’nın Diyanet İşleri Başkanı Müslümanlığı seçiyor ama ne seçiş. Sahne şöyle; Başpiskopos Polosin, bütün yazılı ve görsel basının karşısında su müthiş açıklamayı yapıyor:
“Kamuoyunda şehadet ederim ki; ben, kitaplı dinlerin Hazreti İbrahim’den başlamak üzere tüm peygamberlerinin yüce geleneği olan hakiki imanın takipçisi olarak, tek doğru dine şahitlik ettim ve Ortodoks Kilisesi’nin ne papazı ne de müridiyim. Sosyal hayatımı da inançlarım doğrultusunda şekillendirmeye karar verdim.
“Eşhedü en la ilahe illallah”
Nasıl? Etkileyici, şok edici, dehşete düşürücü, anarşist, aykırı, sinematografik, agresif ve tek kelimeyle müthiş bir sahne değil mi?
Olay, bütün Ortodoks ve Slav camiasını derinden sarsıyor. Patrikhane, meselenin üstünü örtmek için bin dereden su getiriyor ama Türkiye’de hiç kimsenin haberi yok!
Ben bu müthiş haberi, Alev Alatlı’nın, “Gogol’un izinde- Aydınlanma değil, merhamet” isimli kitabında okuyunca, önce kurgusaldır zahir’ diye geçiştirdim. Böylesi bir olayın duyulmamasının imkansızlığını düşündüm ama içime kurt da düşmedi değil. Biraz araştırınca yanıldığımı anladım.
Olay gerçek ve dünya medyasını resmen sallamış.
Ama biz “enforme” edilmemişiz. Öyle ki internet ortamında bile konuyla ilgili Türkçe yazılmış bilgi yok gibi.
Müslüman olduğunu açıkladıktan sonra başına gelebilecek tehlikeler hakkında ne düşündüğü sorulduğunda şöyle yanıtlıyor:
“Hepimiz faniyiz, önünde sonunda bu dünyadan ayrılacağız. İnsanoğlunun vehimlerine itaat etmektense, Hakikate teslim olmuş olarak gitmek daha iyi!”
Polosin, “İslam Hakkında Bütün Bilgiler” isimli on beş günlük gazetenin editörlüğünü yürütüyor halen. “Monoteist Felsefeye Giriş” kitabı, Mukayeseli Dinler Tarihi dersi için yardımcı ders kitabı olarak kabul edilen Ali Polosin, Müslümanların, Rus Ortodoks Kilisesi ile diyalog tecrübeleri gerçekleştirip içki ve uyuşturucu ile mücadele konusunda ortak çalışmalar yürütmesinin yanı sıra, aile değerlerini koruma hususunda da müşterek bir proje hazırlıyor.
Eşinin de Müslüman olduğunu açıklayan, Viaceslav isminden sıkılan ve Hicaz’a da giden Hacı Ali Polosin, Rus steplerinin son Müslümanı…
Ateist dr Laurence Brown neden Hristiyan olmak istedi ve Müslüman oldu Deen Show
MECÛSÎNÎN ÎMÂNI
Mecûsînin biri İbrâhim aleyhisselâma misâfir olmak için gelince İbrâhim aleyhisselâm, (Müslüman olursan sana çok ikrâmda bulunurum.) buyurdu. Mecûsî darılıp gitti.
Allahü teâlâ, Hazret-i İbrâhime, “Neden bir kimseyi misâfir etmek için dinini değiştirmeyi şart koştun? O beni tanımadığı hâlde, ben onun 70 senedir rızkını veririm.” diye vahyetti.
İbrâhim aleyhisselâm, koşup mecûsîyi buldu ve kendisine misâfir olmasını ricâ etti. Mecûsî hayret etti. (Az önce dinimi değiştirmemi şart koşmuştun. Şimdi sana ne oldu?) dedi. İbrâhim aleyhisselâm, meseleyi anlattı. Mecûsî, (Demek ki Allahü teâlâ, bana karşılıksız ni’met veriyor. O hâlde bana İslâmiyeti öğret, Müslüman olacağım.) dedi. İbrâhim aleyhisselâm gerekli dini bilgileri öğretti. O da şehâdet getirip Müslüman oldu.
Muğla’nın Marmaris ilçesine tatile gelen Norveçli ateist aile, duydukları Kur’ân’dan etkilenerek Müslüman oldu.
İspanya’da 80 Yaşında Gelen Hidâyet