Kur’anda Birleşelim Edebiyatı ve Ehl-i Sünneti Saran Tehlikeler

Kur’an, ne yapacağımızı, sünnet, nasıl yapacağımızı öğretir. Mahmud Esad Coşan Hocaefendi

Kur’ân’a Bak diyerek Kafir Ediyorlar! İsmail Hünerlice Hoca ile İftarı Beklerken Özel Canlı Yayını 28.04.2021 HİCRİ 16 RAMAZAN 1442

Ehli Sünneti Terkeden Zavallı | İsmail Hünerlice Hoca Efendi 19 11 2019 Yavuz Sultan Selim Derneği

Dinî hükümleri kendi aklıyla anlamak ve aklı ona rehber etmek isteyen, peygamberliğe inanmamış olur. Onunla konuşmak akıl işi değildir. İmâm-ı Rabbânî Rahmetullahi aleyh

SADECE KURAN YETERSE SİZ NEDEN KONUŞUYORSUNUZ?
Sohbetinde Allah ﷻ ait iki ayet söylüyor, peşinden kendine ait ikiyüz cümleyle açıklıyor! Senin Kıu’ân’ı Kerîm’i açıklamaya hakkın var da, Resulullahın ﷺ yok mu sahtekar!
14449822_10209570212865508_6712108723058888823_n

Kur’ân müslümanlığı demek dinsizlik demektir – Cübbeli Ahmet Hocaefendi Lâlegül TV

Lübnan Hizbullah’ının ilk kurucusu Şii âlim Tufeyli İran’ın gerçek yüzünü görmüş!
Hizbullah neden en zor zamanında Hamas’a yardım etmiyor, İran neden Hamas’ı yüzüstü bıraktı?
Ortadoğu’da ABD’nin yaptığı katliamlarda İran’ın rolü neydi?

EHL-İ BİD’ATI DİNLEME

Tavus rahimehullah oğluyla beraber oturuyordu. Mu’tezile (denilen fırkaya mensup olan bid’at ehlin)den bir adam geldi. Bir şeyler konuşmaya başladı. Tavus rahimehullah onun ne söylediğini duymamak için parmaklarını kulaklarına tıkadı ve oğluna da: “Ey oğlum! Parmaklarını çabuk kulaklarına tıka da şu adamın konuştuklarından hiçbir şeyi işitme. Çünkü şu kalp zayıftır.” dedi. Daha sonra o adam gidene kadar: “Oğlum kulaklarını daha iyi kapat” demeye devam etti.

Bizim millet, bu sapıklar şimdi ne diyecek diye meraktan ölüyor. Kimisi de sanal ortamda onlarla tartışarak iş yaptığını zannediyor. Halbuki yapılması gereken şey, yukarıda anlatılandır. Kemal Savaş Hocaefendi

FETÖ’DEN SONRA İSLAM’A SOKULMAYA ÇALIŞILAN EN BÜYÜK KÖSTEBEK=İRAN Yüzyıllık “büyük oyun”un adı “İslâm’a karşı İslâm” Yusuf Kaplan

Tarihçilerden Sünnet Hadis inkarcılarına Ders | Tarihin Arka Odası 16 6 2012

Tarihçilerden Sünnet Hadis inkarcılarına Ders – Tarihin Arka Odası 16 6 2012

Mutezile mezhebi mensupları Kur’anda birleşelim diyor.
Haricî mezhebi mensupları Kur’anda birleşelim diyor.
Şiîler Kur’anda birleşelim diyor.
Vehhabîler Kur’anda birleşelim diyor.

Mason Afganî’yi önder kabul edenler Kur’anda birleşelim diyor.

Tarihsellik mezhebi kurucusu Fazlurrahmanın adamları Kur’anda birleşelim diyor.

Mezhepsizler Kur’anda birleşelim diyor.

Yüz çeşit Protestan İslamcılık cereyanının her biri Kur’anda birleşelim diyor.

Velhasıl yetmiş iki fırka hep Kur’an diyor. Lakin bunlar Kur’anın yorumunda birlik içinde değiller. Her biri Allahın Kitabını kendi mezhebine, re’yine, hevasına göre yorumluyor.

Kur’anda birleşebilmek için onun yorumunda birleşmiş olmak gerekmez mi?

Kur’an’ın tefsirleri=yorumları ikiye ayrılır:  Doğru olanlar… Hatâlı olanlar. Kur’anı hatâlı yorumlayanların Kur’anda birleşmeleri edebiyattan ibarettir.

Müslümanlar şu esaslarda birleşebilir: (1) Kur’anın doğru yorumu… (2) Sünnete bağlılık… (3) İslamın Cadde-i Kübrasında bulunmak… (4) İhtilaflı meselelerde Sevad-ı Âzam (Büyük karaltı) dairesi içinde yer almak… (5) Cumhur-i ulema yolunda olmak.

Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebi Müslümanları bölmez, aksine İslamın doğru yorumunda birleştirir.

Mezhepler kalksın, bütün Müslümanlar Kur’anda birleşsinler diyenler din konusunda doğrularla yanlışları birbirine halt etmek istiyor.

Efendiler, hanımlar!.. Bütün Müslümanların Kur’anda birleşmesini istiyorsanız, Kitabullahın doğru yorumunda birleşme isteyiniz.

Kur’anı bozuk fikirlere, çarpık ideolojilere âlet etmeyiniz.

Kur’anda birleşelim diyenler, Allahın Kitabını re’y ve heva ile tefsir ediyor. Böyle tefsirler bâtıldır.

Sünneti ya tamamen yahut kısmen inkar edenler Kur’anı anlayamaz.

Sünneti hafife alanlar Kur’anın, Peygamber’e itaat edilmesi konusundaki kesin emirlerine karşı gelmiş olur.

Hz. Peygamber (Salat ve selam olsun ona) Ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını, bunların birinin ehl-i necat, geri kalanının ehl-i nar olduğunu haber vermiştir.

Fazlurrahmancılar taqiyye ve kitman yaparak Ehl-i Sünnet Müslümanlarını aldatmak ve yanıltmak istiyor.

Fazlurrahman mezhebi hak ise niçin gizleniyorlar?

Ey Müslümanlar!.. Peygamberin ve Ashabının, Tâbiînin ve Tebe-i Tâbiînin yolunda olunuz. Çıkmaz sokaklara, dar patikalara sapmayınız, Ana Caddede yürüyünüz. Bütün ihtilaflı konularda Sevad-ı âzam=büyük daire içinde bulununuz.

İslam’ın ana yolu: Kur’anın doğru yorumuna, Efendimizin sahih ve mütevâtir hadislerine uymak, icmâ-i ulemaya tâbi olmak, cumhur-i ulemanın görüşlerini kabul etmektir.

Mehmet Şevket Eygi 13.03.2013

Çağın En Büyük Fitnesi Tek Kutsalımız Kuran Lafı! Nihat Hatipoğlu Sorularınızı Cevaplıyor 1 Kasım 2013

Ehl-i Sünneti Saran Tehlikeler

BU yazımda, olanca gayretimi sarf ederek düşmanlığa, kine, nefrete, fitne ve fesada sebep olacak kelimeler kullanmaktan kaçındım. Objektif olarak birtakım realitelere dikkat çekmek istiyorum. Konu şudur: Türkiye’de türeyen İslami hizipler, fırkalar… kamplaşmalar… Şimdi madde madde konuya giriyorum:

1. YOĞUN ŞİİLİK PROPAGANDALARI, ŞİİLEŞTİRME FAALİYETLERİ: Şiileştirme propaganda ve faaliyetleri sadece bizde yapılmıyor, çoğunluğu Müslümanlardan oluşan, hatta Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde de yapılıyor. İslamcı iktidarın engin hoşgörüsü sayesinde yakın zamanda Türkiye’de beş yüze yakın Şiî camii yapılmıştır. Komşu bir devlet Türkiye Alevilerini Caferi mezhebine sokmak istemektedir. Alevilerin daha dindar Müslümanlar olmalarını istiyorsak, onların fıkıh konusunda Ehl-i Sünnete yaklaşmaları için çalışmamız gerekir. Şiileştikleri takdirde, Pakistan’da olduğu gibi kutuplaşmalar ve çatışmalar olmasından korkulur. Şu hususu da belirtmek isterim ki, Sünnilik ile Şiilik arasında usule dair büyük ihtilaflar ve uçurumlar bulunmaktadır. Safevi zihniyetli ve meşrepli Şiiler, Sünnilere iyi gözle bakmazlar. Onlarda takiyye ve kitman namaz gibi farz olduğu, takiyye ve kitman yapmayanın dinden çıkmış olacağına inandıkları için dini konuları, bilhassa ihtilaflı meseleleri onlarla açık, samimi, şeffaf bir şekilde tartışmak mümkün değildir. Şu hususun da altını çizmek gerekir: İran’da en az yirmi milyon Sünni Müslüman yaşamaktadır ve onlar din konusunda büyük baskılar altındadır. Tahran’da 500 bin Sünni yaşamasına rağmen onlara Cuma namazını kılacakları Sünni camii yapmak izni verilmemektedir. Şii makamlar onların cami isteklerini şu gerekçeyle reddediyorlar: Cami mi yok?.. Buyurun gelin, ibadetinizi mevcut (Şiî) camiler(in)de yapın… Peki o zaman Türkiye’de niçin Şii camileri yapılıyor? Cami mi yok, buyursunlar onlar da Sünnî camiler(in)de namaz kılsınlar.

2. SELEFİ VEHHABİ PROPAGANDA VE FAALİYETLERİ: Vehhabiler Vehhabi kelimesinden hoşlanmazlar. Kendilerine Selefi ismini verirler. Bütün İslam dünyasında olduğu gibi Türkiye’de de çok yoğun bir Selefilik propaganda ve faaliyeti vardır. Ehl-i Sünnete göre, Selefilik diye ne bir itikat ne de fıkıh mezhebi bulunmaktadır. Selefilik faaliyetlerini Orta Doğu’daki çok zengin bir Arap ülkesi manen ve maddeten desteklemektedir. Osmanlı Devleti’nin ve İslam Hilafeti’nin yıkılışında Vehhabi isyanlarının büyük rolü olduğunu kimse inkâr edemez. Ehl-i Sünnet Müslümanlığı ile Selefilik arasında derin ve temel uyuşmazlıklar bulunmaktadır. Arap Baharı isyanlarından sonra Selefiler Libya’da, Tunus’ta, Mali’de evliya türbelerini ve bitişiklerindeki camileri buldozerlerle yıktılar. Onlar tasavvuf konusunda İbn Teymiye’den de aşırıdırlar. İbn Teymiye Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne hürmet ettiği, ona seyyidimiz dediği halde Vehhabi-Selefiler bütün tasavvufu, tasavvuf evliyasını red ve tekfir ederler.

3. NEO-HARİCİLİK: Hariciler dindar insanlardır. Namazlarını kılarlar, oruçlarını tutarlar. Lakin Ehl-i Sünnet açısından itikatlarında ve zihniyetlerinde büyük ve vahim bozukluklar vardır. Hazret-i Ali Efendimizi sabah namazında Kûfe Camii’nde şehit ettiklerini düşünürsek onlar hakkında fazla bir şey söylemeye lüzum kalmaz. Haricilik aşırılıktır, sertliktir, vurup kırmadır, dediğim dediktir… Selefiler ile Hariciler arasında paralellikler vardır. Nice Harici, Harici olduğunu bilmeden Haricilik yapar.

4. FAZLURRAHMAN’IN TARİHSELLİK MEZHEBİ: Pakistan’dan bin civarında icazetli din âliminin, fakihin, müftünün, şeyhin mahkum edici fetvaları sonunda kaçan, Kur’anın 300 küsur muhkem=kesin hükümlü ayetinin bu devirde geçerli olmadığını iddia eden bu zatın maalesef ilahiyat fakültelerimizde hayli taraftarı bulunmaktadır. Bu mezhebin yayınevleri vardır… Onlar da Şia gibi takiyye ve kitman yaparak Ehl-i Sünnet Müslümanlarını aldatırlar. İsrail, Siyonizm, Vatikan, Evangelistler, kapitalist ve liberal derin güçler, velhasıl Ortodoks=Sünni İslam’ı değiştirmek isteyen bütün mihraklar doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Fazlurrahmancılığı desteklemekte ve teşvik etmektedir.

5. BOP’un LIGHT/ILIMLI İSLAMCILIĞI: Bu cereyan oldukça yenidir. Fıkıhsız, şeriatsız, cihatsız, suya sabuna dokunmaz, sulandırılmış bir İslam ister. Bunun arkasında Avrupa Birliği, ABD ve Ortodoks İslam’dan korkan bütün derin güçler bulunmaktadır.

6. MEZHEPSİZLİK CEREYANI: Bu camianın içinde fıkıh mezheplerini put olarak gören aşırılar bile bulunmaktadır. Bunlar Sünni, Şii, Vehhabi, Fazlurrahmancı, Mutezile, Harici, Afganici, Mürcie, kaderi inkar edenler, tesettürü inkar edenler velhasıl yetmiş üç mezhebin Kur’an etrafında birleşmesini isterler. Peygamberin “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri dışında diğerleri cehennemliktir. Kurtulacak olan fırka benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir” sahih hadisini dikkate almazlar.

7. SÜNNET DÜŞMANI REFORMCULAR ve MODERNİSTLER: Bu camia içinde sünneti bütünüyle inkâr edenler olduğu gibi, İslam’ın bu ikinci kaynağını hafife alanlar da vardır. Bu zümre Peygamberimizin (Salât ve selam olsun ona) sahih ve mütevatir hadislerinin AB ve Batı medeniyeti normlarına ve Feminizm ideolojisine göre ayıklanmasına taraftardır. Bunlar hakkında dünyaca maruf ve güvenilir BBC Radyosu çok önemli bir röportaj/makale yayınlamıştır. (BBC, Robert Pigott, TURKEY IN RADİCAL REVİSİON OF ISLAMIC TEXTS.) Duyduğuma göre bu camia altı veya yedi ciltlik bir yeni hadis külliyatı hazırlamış, yayınlamış lakin her isteyene satmıyorlarmış.

8. İSLAM PROTESTANLIĞI FETRETİ: Türkiye’nin dominant unsuru Ehl-i Sünnet Müslümanlarıydı. Maalesef günümüzde ehl-i sünnetin Ümmet birliği parçalanmış, ortaya birbirinden kopuk irili ufaklı sayısız cemaat, fırka, hizip, grup, klik, sekt çıkmıştır. Bunların hepsi kendi başına buyruktur, her hangi konfederasyon veya federasyon çatısı altında yer almış değildirler. Dünyadaki bütün dinlerin, mezheplerin, sektlerin, cemaatlerin, grupların hepsinin başında bir reis veya lider bulunmaktadır ama Türkiye ve dünya Ehl-i Sünnet Müslümanlarının müşterek bir İmamı, Emîri yoktur.

9. AFGANİCİLER MEZHEBİ: Afgani’nin ünlü bir şahsiyet olduğunda hiç şüphe yoktur ama onun Müslümanları selamete ve felaha çıkartacak bir İslam önderi olduğu iddiası son derece tartışmalı bir konudur. Bu zat takiyye ve kitman yaparak Şiiliğini gizlemiş, kendisini Afgan olarak göstermiştir, bu suretle Müslümanları aldatmıştır. Kendisi Farmasondur, ihtilalci ve aktivist bir çığır açmıştır. İslam’ın son gerçek halifesi Sultan Abdülhamid-i Sanî Hazretleri’ni tahtından indirmek için Blunt adlı bir İngiliz casusuyla işbirliği yapmıştır. Türkiye Farmasonları bu zata hayrandır. Nitekim Mimar Sinan adlı Mason Dergisi’nde Afgani hakkında 29 sayfalık sitayişkâr, çok övücü bir makale yayınlamıştır.

10. İSLAM FEMİNİZMİ: Ehl-i sünnet Müslümanlığı ile Feminist ideolojinin bağdaşması ve uyuşması mümkün değildir. Diyanet kadrolarına son yıllarda beş bin kadar kadın eleman alındığı bilinmektedir. Bunların bir kısmı Feministtir. Bundan üç yıl önce bir Ramazan gecesi Feministler Ankara Hacı Bayram Camii’ne yatsı-teravih namazı kılmak için gelen erkekleri sokmamışlar, otobüs ve minibüslerle taşıdıkları kadınları doldurmuşlardır. Diyanet hür ve mukim erkekleri namaza, cemaate, camilere çağıracağına mabetleri kadınlarla doldurmak için yoğun şekilde çalışmaktadır. Ehl-i Sünnet Müslümanlığında kadınlar elbette camilere gelebilirler lakin namazlarını evlerinde kılmaları efdaldir=yeğdir.

11. HAK İBRAHİMÎ DİNLER CEREYANI: İslam’ın Allah katında tek hak, makbul, geçerli din olduğu inancı Kur’anla, Sünnetle ve icma ile sabit zaruri bir hükümdür. Son yıllarda bu hükme aykırı bir cereyan türemiştir. Bunlar bir tek İbrahimî hak din olduğunu inkâr ediyor ve üç İbrahimî hak din bulunduğunu iddia ediyorlar. Onlar ehl-i kitap ile Müslümanlar arasında amentü konusunda birlik bulunduğunu söylüyorlar. Tevhid inancıyla Teslis inancını bağdaştırıyorlar. Resulullah’ı red, inkâr, tekzip eden Yehud ve Nasara ile aramızda peygamberlere inanç konusunda birlik olduğunu söylüyorlar. Onların Kur’anı inkâr etmelerine rağmen, ilahi kitaplar konusunda onlarla aramızda birlik vardır diyorlar.

Osmanlı Devleti ve Hilafeti zamanında Türkiye Ehl-i Sünnetin kalesiydi. Devlet Ehl-i Sünneti destekliyor, ülkeyi ve halkı Ehl-i Sünnet hükümlerine ve prensiplerine göre idare ediyordu.

M. Kemal Paşa, İsmet Paşa zamanlarında bile Diyanet (ağır baskılar altında olmasına rağmen) Sünni bir kurumdu. Son yıllarda Diyanet’in Sünnilik vasfını kaldırıp ona mezhepler üstü bir renk verilmek istenmektedir.

Şiilik, Selefilik ve diğer aykırı cereyanlar konusunda dışarıdan Türkiye’ye maddi yardım gelmekte midir? Bu konuda elimde ispat edici belge yoktur. Lakin insan, bunca propaganda ve faaliyet parasız dönmez demekten kendini alamamaktadır.

Türkiye’de Ehl-i Sünnetin ayakta kalabilmesi için aşağıda sayacağım şartların, teklif ve temennilerin mutlaka hayata geçirilmesi gerekir:

A. Ehl-i Sünnet İslam medreselerinin açılması ve laik devletten bağımsız olarak tedrisat yapması, icazetli ulema, fukaha, müftüler ve hademe-i hayrat yetiştirmesi.

B. Şeriat sınırlarını zorlamamak, dinin zahir hükümlerini hassasiyet ve titizlikle yerine getirmek şartıyla tasavvuf tarikatlerinin, tekkelerin, dergâh ve zaviyelerin yeniden açılması; bunların başına Meclis-i Meşayih’ten tasdikli icazetleri olan kâmil, fadıl, âlim, muhlis, muttaki ziyalı zevatın getirilmesi.

C. Ehl-i Sünnet Müslümanlarının ehliyetli, liyakatli, dirayetli, kiyasetli, icazetli, son derece derin kültürlü, faziletli bir İmam-ı Kebir’e biat ve itaat etmeleri…

Biliyorum İslam’da din ve dünya ayrımı yoktur. İmam-ı Kebir’in aynı zamanda dünya işlerini de idare ve tanzim etmesi gerekir ama bugünkü şartlar altında böyle bir liderin olması çok zordur. Binaenaleyh geçici olarak ruhani bir lider de olabilir.

Bu yazımdaki konuların Ehl-i Sünnet Müslümanları tarafından bilinmesinde büyük yararlar vardır. Ehl-i sünnetin âlim, fadıl, kültürlü, ziyalı şahsiyetleri, muharrirleri, sorumluları bu meseleleri yapıcı bir şekilde müzakere etmelidir.

Şiiler Şiilik için, Selefiler Selefilik için, Feministler Feminizm için, Müslüman Protestanlar Protestanlık için, her cemaat kendi inançları ve emelleri için çalışıyor; Ehl-i Sünnet de Ehl-i Sünnet İslamlığını, ümmet-i Muhammed’i korumak, güçlendirmek, yüceltmek için çalışmalıdır.

Bendeniz Şiilere, Haricilere, BOP’çulara, Üç İbrahimî dincilere niçin bu inançlar ve görüşler için çalışıyorsunuz diye çatmıyorum. Sadece Ehl-i Sünnet ulemasına, fukahasına, meşayihine, Sünni sorumlulara hitap ediyor ve beni affetsinler, serzenişte bulunuyorum.

Ehl-i sünneti müdafaa ederken her türlü şiddet hareketinden, söz ve yazıyla kırıcı ve yıkıcı olmaktan kaçınmalıyız.

Türkiye Sünnileri tek bir İmam-ı Kebir etrafında birleşmedikçe, Ümmeti hayata geçirmedikçe, en yüksek seviyede İslamî eğitim yapan mektepler, medreseler ve üniversiteler kurmadıkça, çok güçlü bir İslam medyası (Cemaat medyası değil!) kurmadıkça, şifahî kültürden yazılı ve medenî kültüre geçmedikçe krizler içinde bocalamaya, düşmanlarından darbe üstüne darbe yemeye, zelil ve esir vaziyette sürünmeye mahkumdur.

04.04.2013 M. Şevket Eygi

Diyanet’in Nisan Israrına Reddiye – TGRT Haber Yayını 23 Mayıs 2017 Cübbeli Ahmet Hoca

Paylaş