Gençlere önerimdir: Gittiğiniz okullar size yetmeyecek, yetiştirmeyecek. Öyle kurgulandılar. Deliler gibi kitap okuyun – İlber Ortaylı
Üniversite Okursanız Cahil Kalırsınız! R. Şanal Günseli
Bana aşırı dinci diyorlar; İslam’ın şartı 5, sanki ben 12 diyorum. Timurtaş Uçar Hoca efendi radıyallahu anh
Kültürsüz Eğitim: Medeniyetsizlik | Sıtkı Aslanhan
Osmanlı ailesi çocuk yetiştirmekte fani olmuştu. Dengelerini buna göre kurmuş ve oturtmuştu. Şimdi Avrupaî aile yapımızda ise anne de çalışıyor, baba da… Nineler ve dedeler zaten çoktan aile dışına çıkarılmış. Bu durumda çocuklarımızı ya sokak yetiştirecek ya da televizyon… Biz Osmanlıyız Yavuz Bahadıroğlu
Yahudi Mescidi Aksa Yıkıp Müslüman Öldürmeyi Düşünürken Biz Çocukları Müzik Film Futbolla Uyutuyoruz
1913 OSMANLI Ortaokul Dersleri! Abdullah kalınsazlıoğlu 2021-03-18
Ümidimiz Cahiller! Beyni Bulanmış Okumuşlar Değil! | Prof Dr Bülent Arı
Toplum Topla Tüfekle Değil Eğitimle Yokedilir! Oktay Sinanoğlu – Amerika’nın Çöküşü 2. Bölüm Kam Film
Aydınlıkta Önünü Göremeyen! – Hüdapar’la filan vicdanınızı rahatlatamazsınız Mehmet Poyraz
Çocuklara ne verdik ne bekledik ne vermeliydik?
Din ve devlet birbirinden ayrılmaz – Prof Dr İlber Ortaylı
Dinsel inanç bu dünyayı etkilememeli mi?
Din yaşanacak şey demektir. Gerçek ve iyi bir Müslüman beşikten mezara kadar din ile içiçe yaşar. Evet din bir vicdan işidir ama sadece vicdanda kalmaz, sadece vicdanla bitmez. Din ile dünya ayrılmaz, din hayat demektir. Din elbette öncelikle bir vicdan ve inanç işidir. Ama gerisi de vardır.
Bu söz, insan hayatını Laik ve dindar kısmı olarak ikiye ayırmaktadır. Bu mantıken mümkün değil.
Laiklik, bireysel bir vasıf değildir. Laiklik, kişilerle alâkalı değil, kurumlarla alâkalı bir kavramdır. Laiklik bir yaşam biçimi değildir.
Lâiklik, bir dînî sistem değildir ki, yaşam biçimi olsun. Lâiklik bir siyasî tedbirdir ya da bir politikadır. Bu sebepten dinin yerine lâikliği koymak hataların en büyüğüdür. Oysa ki İslâm medeniyetinin getirdiği ve üzerinde sayısız ve içtimaî, ilmî eserler sunduğu din ve vicdan hürriyeti kavramı, o kadar sistemli ve o kadar geniş toleransa sahiptir ki, dar kapsamlı bu kısır lâiklik anlayışı, bu tolerans karşısında yetersiz kalır. Tıpkı “La ikrahe fiddin (dinde zorlama yoktur)” lafzını söylemeyip de, lâik deyip kekelemek gibi.
Oysa ki, ecdadımız asırlarca sayısız dinî ve millî toplulukları bu geniş insanî anlayışla, başarıyla yönetmiştir. Herkesi tatmin etmiştir.
Kişi laik olursa bütün dinlere eşit mesafede olmak zorundadır. Dindar kişi, dini kendisine yol gösterici kabul eder ve bütün dinlere eşit mesafede kesinlikle olamaz. Laiklik dinler karşısında devletin politikasıdır, bireyin laikliği benimsemesi ve bununla yaşaması mantıkî değildir. Kişi hem laik hem de dindar olamaz.
Merhum Turgut Özal, Başbakan olarak hacca gittiğinde, “Laik bir devletin Başbakanı olarak nasıl hacca gidersiniz” sorularına muhatap olmuş ve Turgut Özal bu soruya: “Laiklik devletin uygulama standardıdır, dindarlık ise kişinin inancını yansıtır. Hacca gitmek dindarlara göre farzdır. Dindarlığımızın gereğini yapmaya geldik” demiştir ve laikliği kişiye göre değil devlet standardı olarak tanımlamıştır.
Görülüyor ki laiklik anlayışı çok farklı oluyor. Bu sebeple Laikliğin net bir tarifinin olması gerekir. Laiklik, kişilerin dini inanışları yaşamalarında büyük sorunlar çıkarıyor. Laikliğin ne olup olmadığı tarif edilmelidir.
Kısacası: “Dinsel inanç bu dünyayı etkilememeli” Şeklindeki sözler, İslam inancına aykırıdırlar. İslâm’ın karışmadığı yer yok ki.. Müslüman 24 saatini Kur’an ve sünnete göre tanzim eder, hem dünya hem de ahiretini kurtarır. Hiçbir millet dinsiz olamaz.
Dinimizin hayat ile dünya ile ilgili nice hükümleri noktadır. Bunların bir kısmı emirler ve yasaklar şeklindedir; bir kısmı ise öğütler, tavsiyelerdir.
M.Talu
Laiklik zulmünü canlı tanığı anlatıyor
Ev kadınlığını hizmetçilik sandığı için kendisini Üniversiteye atan bir kızın kültüründen de, ahlakından da bu memlekete hiçbir hayır gelmez. Peyami Safa
Okullar! Eski Öğretmen Mahmut Şevket USTAOSMANOĞLU 22 Aralık 2016 Sevgi derneği
Kemalist Eğitim ile İslamî Kurtuluş Olmaz
Kurtulmak istiyorsak gerçek İslam medreseleri ve gerçek İslam mektepleri açmamız lazımdır. Medreselerde icazetli ehl-i Sünnet ulema ve fukahası; İslam mekteplerinde vasıflı, ziyalı, güçlü, üstün Müslümanlar yetişecektir.
Müslüman bir cemaat, bir tarikat, İslamî bir grup özel bir kolej açmışlar, Kemalist ideolojinin tevhid-i tedrisat eğitimine göre çocuk okutuyorlar. Kolejin bir mescidi bile var. İsteyen öğrenciler namazlarını kılıyorlar… Böyle İslam mektebi olmaz!..
Adını “İslam Koleji” koysanız bile orada İslami eğitim verilmiyorsa o kolej bir İslam mektebi değildir.
İslam mektebinin belli başlı özellikleri:
1. Haftada altı gün (İslam mektebinde beş buçuk gün eğitim yapılır, her sabah bir saat din dersi verilir. Bu din dersini ilahiyatçılar değil icazetli ehl-i Sünnet uleması ve fukahası verir.
2. İslam mektebinde bütün öğrenciler, öğretmenler, idareciler ve personel beş vakit namazı, mektebin camiinde, mektep imamının ardında cemaatle kılar.
Bu iki şart yoksa o okul, az çok İslamiyet’e hizmet edebilir ama İslam mektebi olamaz. Şimdiye kadar eğitim konusunda, İslam mektepleri konusunda hayli yazı yazdım. Keşke bunları bir araya getirip kitaplaştırabilsem.
Bu ülkede çoğunlukta olan ehl-i Sünnet Müslümanlarını eğitim konusunda, köstekleyen, engelleyen kanunlar, baskılar, tabular, derin güçler yok mudur? Elbette vardır… Lakin Müslümanların akıllarını, zekalarını, imkanlarını, bu günkü serbestlik ve hürriyeti kullanarak yasakları delmeleri gerekir.
Ülkemizde Saint Joseph, Saint Benoît, Notre Dame de Sion, Sainte Pulchérie gibi Katolik okulları var da niçin İslam okulları olmasın?
İdeolojik tevhid-i tedrisat devrimi tevhidî-İslamî eğitimi durdurmak, baltalamak, kösteklemek için çıkartılmıştır.
28 Şubat post-modern darbesinin azgın ve şiddetli günlerinde elbette İslam mektebi açılamazdı. Bugün açılabileceğini iddia ediyorum. Yeter ki bu konuda bilgi, birikim, niyet ve aksiyon olsun.
İslam medreseleri olmayacak… İslam mektepleri olmayacak… Tasavvuf tarikat ve tekkeleri olmayacak… Sonra da Müslümanlar kurtulacak. Ben bu duaya âmin demem.
3 Mart 2013 Mehmet Şevket Eygi
Mahmud Efendi hazretlerinin okullar hakkındaki sözleri
Firavun’un zineti gibi oldu bu diploma, herkesi kandırıyor, hacısını hocasını kandırıyor.
Besmelesiz kitaplarla çocuk yetişir mi, adam olur mu? Üniversitede okunanların hepsi boştur demiyorum sizlere. Ama içinde küfür çok, yalan çok. Ne dehşet verici şeydir ki; 16 sene okula git, dünyaya niçin geldiğine dair bir harf öğrenme. Mevlâ soracak: “Ben seni Yunan felsefesi için mi yarattım? Oku Kur’ânım’dan bir âyet!” yok. O zaman: “Sen dünyada Benim tarafıma bakmadın, Ben şimdi senin tarafına nasıl bakayım?!” buyuracak.
Diplomaya olan merakı şeriata olsa en büyük veli olur.
PARA İÇİN KIZLARINI MEKTEBE YOLLUYORLAR: Benim bir tane kızım var biliyorsunuz. Ufak, zayıf, hastalıklı bir şey! Deseler ki; ‘sana bütün dünyanın 100 sene reisliğini vereceğiz, kimsede karışmayacak, amma kızın şu dairede bir dakikacık çalışsın’. Vallahi Billahi Tallahi yapmam bunu. Peki, sen neden nur gibi kızını eşkıyaların eline bırakıyorsun? Birde bununla iftihâr ediyorsun!
Dana kadar kızları veriyorsunuz liseye, aklınız mı gitti, yoksa ruhunuz mu gitti. Diplomayı al gel de namusun ne olursa olsun. Bana darılmayın. Yüz dört kitabı karıştırsanız, ailenin nafakasını kadınlar kazanacak diye bir şey bulamasınız. Kadınların vazifesi kocasının namusunu muhafaza etmek, çocuklarını İslam üzere yetiştirmektir. Birde meşru surette İslam için (hocalık, talebe, vaaz vb.) çalışma yapabilirse o zaman Aliyyü-l a’lâ olur