Bebek & Melek – Evliligin & kadinlarin fazileti, evlenmeyenin zemmi

Osmanlı ailesi çocuk yetiştirmekte fani olmuştu. Dengelerini buna göre kurmuş ve oturtmuştu. Şimdi Avrupaî aile yapımızda ise anne de çalışıyor, baba da… Nineler ve dedeler zaten çoktan aile dışına çıkarılmış. Bu durumda çocuklarımızı ya sokak yetiştirecek ya da televizyon… Biz Osmanlıyız Yavuz Bahadıroğlu

Ana Çalışsın! Çocuk Adam Olmasın! Doçent Doktor Oytun Erbaş | Şeffaf Masa

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: “Karısı olmayan adam yoksuldur, yoksul” “Çok malı olsa da mı?” “Çok malı olsa da” “Kocası olmayan kadın yoksuldur, yoksul!” “Çok malı olsa da mı?” “Çok malı olsa da” İbn Ebî Necih radıyallahu anh Buhârî

Ayyaşın Karısı Sebebiyle Mucizevi Kurtuluşu | İliMeclisi 11. Salih Memişoğlu LâlegülTV

Bîriniz evlendiği zaman, şeytan bağırarak şöyle der Eyvah Ademoğlu benden dininin üçte birini korudu. (Ramuz’ul Ehadis Hadîs-i Şerif, No: 489)

Sizin Hanım Çalışıyor mu? Annelik – Yasemin Kadın – Hayati İnanç

Ev kadınlığını hizmetçilik sandığı için kendisini Üniversiteye atan bir kızın kültüründen de, ahlakından da bu memlekete hiçbir hayır gelmez. Peyami Safa

ANNELER ÇOCUKLARINIZA ANNELİK YAPIN KÖLELİK DEĞİL

Çiftçinin oğlu profesör, onun oğlu serseri? Gençlerden beklentiniz diploma mı! Tamamı: Sıtkı ASLANHAN İHYA VAKFI 2016 İCAZET PROGRAMI

Bebek ile Melek

Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. Bir gün Allah’a sormuş: -Allah’ım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım? -Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün güzel sözler söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın. -Peki İnsanlar bana bir şeyler söylediklerinde, dillerini bilmeden söylenenleri nasıl anlayacağım? -Meleğin sana dünyada duyabileceğin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek. -Peki Allah’ım, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım? -Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek. -Dünyada kötü adamlar olduğunu duydum, beni kim koruyacak? -Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima koruyacak. -Fakat ben, seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm. -Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana gelmenin yollarını sana öğretecek O sırada Cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar: -Allah’ım eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen çabuk söyle, benim meleğimin adı ne? -Meleğinin adının önemi yok yavrum, sen onu ANNE diye çağıracaksın…

Bir kimsenin çocuğunu terbiye etmesi ve ona edep öğretmesi, her gün bir miktar sadaka vermesinden daha hayırlıdır. Hadis i Şerif

Müslüman bir kadın, çocuğunu emzirdiği sürece, Allah yolunda cihad edenler gibidir. Saîd bin Cübeyr Rahmetullahi aleyh

Hikaye “Anne”den bahsediyor, şimdiki anneler nasıl? Bebeğini görmek istemeyenler bile çıkıyor. Bir annemiz yavrusu ile ilgilenememesini nasıl açıklıyor bakın: “valla iş ev bebek arasında öyle bir sıkıştım ki kılıktan çıkmak üzereyim. kendime bile bakamıyorum artık . hiçbir şeye yetişemez oldum . allahtan bu ay ramazan ayıda evde yemek yapma derdinden kurtuldum . bebeğe kendim bakmayı bende çok isterim ama çalışmaya mecburum hayat şartları malum” Gördüğünüz gibi anne değil çocuğu ile alakalanmak kendine bile bakamadığını, kılıktan çıkmakta olduğunu itiraf ediyor. Çalışmak zorunda olduğunu iddia ediyor; Oysa Allahu teala “24 NUR 32- Aranızdaki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” Buyuruyor, ailede bir kişinin çalışması kanaat ve tevekkül olursa muhakkak yeterlidir. Geleceğiniz olan çocuklarınıza vakit ayırıp bir şeyler vermezseniz, onlardan ne isteyebilirsiniz? 99-ZİLZAL7- Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. 8-Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.

Kemter

Sevgili muhabbetleri, evliliği hindi gibi düşünmeyin – Cübbeli Ahmet Hoca

EV HANIMI

Adam, iş çıkışı eve geldiğinde, evin bahçesinin karmakarışık olduğunu görmüş. Üç çocuk da bahçede çamurlar içinde oynuyormuş. Boş yemek kutuları ve içecekler etrafa saçılmış. Arabası, garaj kapısının önünde, bir kapısı açık şekilde yamuk halde parkeder durumdaymış.
Evin içine girdiğinde, durum daha da vahim bir şekle dönüşmüş. Girişteki halının bir kenarı kıvrılmış, havaya kalkmış ve abajur sehpanın üzerine devrilmiş.
Oturma odasında ise, yerler oyuncaklar ve çocuk elbiseleri ile kaplıymış. Mutfağa girdiğinde, lavabonun sabah kahvaltısı bulaşıkları ile dolu olduğunu görmüş. Ayrıca, kırılmış bir bardağın parçaları masanın altında duruyormuş.
Üst kata yöneldiğinde, merdivenlerdeki elbiseleri farketmiş. Telâşla karısının başına kötü birşey gelmiş olabileceğini düşünerek, hızla koşmaya başlamış. Yatak odasına girdiğinde, karısını yatakta, uzanmış, kitap okur hâlde bulmuş. Karısı, kocasının geldiğini görünce, okuduğu kitaptan başını kaldırmış, hafifçe gülümseyerek gününün nasıl geçtiğini sormuş.
– Her zamanki gibi, deyip, şaşkınlıkla sormuş:
– Ne oldu buralara böyle?
Karısı, gülümseyip cevap vermiş;
– Hergün eve döndüğünde, ‘Bütün gün ne yaptın ki?’ demez miydin?
– Evet, derdim.
– Güzel… İşte bugün ben de, her gün yaptıklarımı yapmadım. Ahmet Sağırlı Türkiye 2.1.2003

Kadın Erkek Eşitliği

Dinimizde, para kazanmakta hayat müşterek değildir. Erkek, hanımının ve çocuklarının bütün ihtiyaçlarını imkânları ölçüsünce karşılamak mecburiyetindedir. Bu bakımdan erkek, hanımını tarlada, fabrikada, şurada-burada çalışmaya zorlayamaz. ALLAH Teâlâ kadınları para kazansınlar diye yaratmadı. Fakat eğer kadın isterse kocası da razı olursa yapabileceği münasip işlerde çalışır. Fakat kazandığı, kadının olur. Erkek, rızasız olarak bir şey alamaz, kendi ihtiyaçlarını kendisinin alması için zorlayamaz. Yani para kazanıyorsun, kendi ihtiyaçlarını kendin al diyemez. Rabiat-ül Adeviyye çorap örer, üç dirheme satar, bir dirhemiyle nafaka alır, bir dirhemini sadaka verir, bir dirhemini de gene örgü için sermaye yaparmış.

Yapılan araştırmalarda kadınların, evlerinin problemlerine işlerinden daha fazla önem verdiklerinin anlaşıldığı ortaya çıktı. Kadın çalışsa bile, aile içindeki rolünü unutamıyor. Bir an önce eve dönüp evdeki rolünü üstlenmek istiyor.

Erkekler için de bunun tam tersi vakîdir. Eşim dışarıda çalışıyor diyerek erkek kendisini ev işlerinden mesul hissetmiyor ve kendisini ev işlerine vermiyor. Bu da kadının çalıştığı ailelerde mühim bir geçimsizlik ve boşanma sebebi olmaktadır.

Batıda yapılan araştırmalar gösterdi ki, babalar akşamleyin eve gittiklerinde, stres hormonu seviyeleri düşmektedir. Annelerin stres hormonuysa işteki kadar yüksek kalmaktadır. Şayet onlar gün boyunca idarecilik yapmışlarsa, stres hormonlarını evde birden atıvermektedir. Görüldüğü gibi evi dışında çeşitli işlerde çalışan kadın, bütün dünyada fazla yükün altında ezilmektedir. Kadın-erkek eşitliği bu mudur? Erkekler arasında ve onlar gibi çalışmak, kadının zayıf omzuna ağır gelmektedir.

Bilhassa işi ağır olanlar ve üst seviyede bulunanlar, kuvvetlilik ve kendine güven gibi ‘erkeksi’ denilebilecek özellikler göstermek mecburiyetinde kalıyorlar. Bu da onlarda erkeklik hormonu olan ancirojenin çoğalmasına sebep oluyor ve saç döküyor. Bu kellik ev kadınlarında görülmüyor.

M.Talu

Anne bana çikolata alma

Bir çocuğun anne babadan talep edeceği iki şey vardır, biri oyuncak diğeri çikolata. Biri hayallerini diğeri damağını tatlandırır. Çocuk ne çikolatadan ne de oyuncaklardan vazgeçer. Selma için de öyleydi ama artık değil… Son bir yıldır hiç çikolata yemiyor ve annenin getirdiği çikolataları açmadan çöpe atıyor. Marketin önünden geçerken çikolatalara baktıkça sinirleniyor. Selma artık çikolata sevmiyor. Anlatılanlara göre geçtiğimiz yıl, yani Selma okula başladığında babanın da teşvikiyle anne işe başlamış. O gün Selma evde hiç konuşmamış, yememiş içmemiş bebeğini almış, bütün gece ağlamış. Kulaklarında annenin teyzesine sarf ettiği “tamam ihtiyacım yok ama evde oturup ta ne yapacağım, üç beş kuruş da ben kazanır, daha rahat yaşarım” sözlerini çocukça duyguları ile anlamlandırmaya çalışmış fakat işin içinden bir türlü çıkamamış. Sonunda kararını vermiş “annem beni sevmiyor eğer sevseydi okulun ilk günü beni okula kendi elleriyle teslim ederdi, okula başladığım yıl işe gidip beni yalnız bırakmazdı” diye düşünmeye başlamış. Küçük kızın içinde fırtınalar esse de hiç belli etmiyor ve sessizliğe gömülüyormuş.
Bir sabah anneye yaklaşmış “anne neden çalışıyorsun, ben okuldan geldiğimde evde yalnız kalıyorum, neden beni bırakıyorsun” diye sormuş. Annenin buna tek bir cevabı olmuş, “ Sana çikolata almak için, eğer çalışmazsam çikolata alamam” demiş. Selma minik başını yere eğmiş ve hıçkırarak anneye yapışmış “artık senden hiç çikolata istemeyeceğim, bana çikolata alma, ben seni çok özlüyorum “ diye yalvarmış. Ama anne çocuğun içinden kopan fırtınaların farkına varmadan ortamı terk etmiş.
Selma o günden sonra annenin getirdiği çikolataları çöpe atmaya başlamış. Ne zaman çikolata görse içinde bir acı belirmiş ve çikolata sevmez olmuş. Hafta sonu büyük anneye gittiklerinde kendisine uzatılan çikolataları da çöpe atmış. Ama onun sessiz çığlığını ne gören ne de işiten olmuş.
Selma en son anneler gününde annesine şöyle bir not yazmış. “Anneciğim artık senden hiç çikolata istemiyorum, sen bana ciklet alsan da olur ama yeter ki okuldan geldiğimde evde ol ve bana sarıl, beni sevdiğini söyle…” Fakat anne küçük kızı anlamak yerine, ben onun için çalışıyorum bir gün anlar diye düşünüp geçiştirmiş.
(Not: Bir okurumuzun paylaştığı anekdottur) Fatma Tuncer 14 Ekim 2013 Pazartesi 00:50

KADININ KOCASI ÜZERİNDEKİ HAKKI

3276 – Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eyeği kemiğinden yaratılmıştır. Eyeği kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayarhah olun.” Buhari, Nikah 79, Enbiya 1, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Rada 65, (1468); Tirmizi, Talak 12, (1188). 3277 – Amr İbnu’I-Ahvas (radıyalİahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda esirler gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler. Eğer işlerlerse yatakta yalnız bırakın ve şiddetli olmayacak şekilde dövün. Size itaat ederlerse haklarında aşırı gitmeye bahane aramayın. Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir. İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır.” Tirmizi, Tefsir Tevbe, (3087). 3278 – Hakim İbnu Mu’âviye babası Mu’âviye (radıyallahu anh)’den anlatıyor: “Ey Allah’ın Resülü! dedim, bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?” “Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen, evin içi hariç onu terk etmemen.” (Ebu Dâvud, Nikâh 42, (2142, 2143, 2144).

Eşine Helal Lokma Yediren, Çalıştırmayan ve Eziyet Etmeyene ”Erkek” Derim! Cübbeli Ahmet Mahmut Ünlü

ERKEĞİN HANIMI ÜZERİNDEKİ HAKLARI

3267 – Hz. Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şayet ben bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim.” Tirmizi, Rada’ 10, (1159). 3268 – Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak vefat ederse, cennete girer.” Tirmizi, Radâ 10, (1161). 3269 – Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Nefsim kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, bir erkek hanımını yatağa davet ettiğinde kadın imtina edip gelmezse, kocası ondan râzı oluncaya kadar semada olan (melekler) ona gadab ederler.” 3270 – Bir başka rivâyette şöyle denmiştir: “Erkek, kadınını yatağına çağırır, kadın da gelmeye yanaşmaz, erkek öfkelenmiş olarak sabahlarsa, melekler sabaha kadar -bir rivayette yatağa gelinceye kadar- kadına lânet okurlar.” 3271 – Bir başka rivâyette: “Kadın küskünlükle kocasının yatağından ayrı olarak sabahlarsa, melekler onu lânetler” denmiştir. Buhari, Nikâh 85, Bed’ü’l-Halk 6; Müslim, Nikâh 120 – 122 (1436); Ebu Dâvud, Nikâh 41, (2141). 3272 – Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü. dendi, hangi kadın daha hayırlıdır?” “Kocası bakınca onu sürura garkeden, emredince itaat eden nefis ve malında, kocasının hoşuna gitmeyen şeyle ona muhalefet etmeyen kadın!” diye cevap verdi.” Nesâi, Nikâh 14 (6,68). 3273 – Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Erkeğe, hanımını ne sebeple dövdüğü sorulmaz.” Ebu Davud, Nikah 43, (2147). 3274 – Ebu Sa’id (radıyallahu anh) anlatıyor: “Safvân İbnu Muattâl (radıyallahu anh)’ın hanımı, yanında Safvân da bulunduğu bir anda Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a gelerek: “Ey Allah’ın Resülü, namaz kıldığım zaman kocam beni dövüyor, oruç tuttuğum zaman da orucumu bozduruyor, güneş doğuncaya kadar da sabah namazı kılmıyor!” dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), hanımının bu söyledikleri hakkında Safvân’a sordu. Safvân: “Ey Allah’ın Resülü! “Namaz kıldığım zaman dövüyor ” sözüne gelince, o zaman (bir rekatte uzun) iki sûre okuyor. Halbuki ben bunu yasakladım” dedi. Resulullah kadına: “İnsanlara tek surenin okunması yeterlidir ” buyurdu. Safvân devam etti: “Oruç tuttuğum zaman bozduruyor ” sözüne gelince, “Hanımım oruç tutup duruyor. Ben gencim, hep sabredemiyorum.” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: “Bir kadın kocasının izni olmadan (nafile) oruç tutamaz!” buyurdular. Safvân devamla: “Güneş doğuncaya kadar sabah namazı kılmadığım sözüne gelince, biz (gece çalışan) bir âileyiz, bunu herkes biliyor. (Sabaha yakın yatınca) güneş doğuncaya kadar uyanamıyoruz” diye açıklama yaptı. Aleyhissalatu vesselam: “Ey Safvân, uyanınca namazını kıl!” buyurdular.” Ebu Dâvud, Savm 74, (2459). 3275 – Ebu’I – Verd İbnu Sümâme anlatıyor: “Hz. Ali (radıyallahu anh) İbnu Ağyed’e dedi ki: “Sana kendimden ve Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ‘ın kızı Fâtıma (radıyallahu anhâ)’dan -ki o, babasına, ailesinin en sevgili olanı idi- bahsedeyim mi?” “Evet, bahsedin!” dedim. Bunun üzerine: “Fâtıma radıyallahu anhâ değirmen çevirirdi; elinde yaralar meydana gelirdi. Kırba ile su taşırdı. Bu da boynunda yaralar açtı. Evi süpürüyordu. Üstü başı toz-toprak oldu. (Bu sıralarda) Rasûlüllah’a bir kısım köleler getirilmişti.. Fâtıma ‘ya: “Babana kadar gidip bir köle istesen!” dedim. Gitti. Aleyhisselâtu vesselâm’ın yanında bazılarının konuşmakta olduklarını gördü ve geri döndü. Ertesi gün Resulullah Fâtıma’ya gelerek: “Kızım ihtiyacın ne idi?” diye sordu. Fâtıma süküt edip cevap vermedi. Ben araya girip: “Ben anlatayım Ey Allah’ın Resülü!” dedim ve açıkladım: “Fatıma’nın değirmen kullanmaktan elleri yara oldu, kırba ile su taşımaktan da omuzları incindi. Köleler gelince ben kendisine, size uğramasını, sizden bir hizmetçi istemesini ve böylece biraz rahata kavuşmasını söyledim. Bu açıklamam üzerine Resulullah: “Ey Fatıma, Allah’tan kork, Allah’a olan farzlarını eda et, ailenin işlerini yap. Yatağına girince otuzüç kere sübhanallah, otuzüç kere elhamdülillah, otuzüç kere Allahuekber de. Böylece hepsi yüz yapar. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır..” buyurdular. Fatıma (radıyallahu anha): “Allah’dan ve Allah’ın Resulünden razıyım” dedi. Resulullah ona hizmetçi vermedi.” Buhari, Fedailul Ashab 9, Humus 6, Nafakat 6, 7, Da’avat 11; Müslim, 80, (2727); Tirmizi, Da’avat 24, (3405); Ebu Davud, Harac 20, (2988, 2989), Edeb 109, (5062, 5063). 6529 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Eğer bir kimsenin bir başkasına secde etmesini emretseydim, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim ve eğer bir erkek karısına kırmızı bir dağdan siyah bir dağa ve siyah bir dağdan kırmızı bir dağa taş taşımayı emretseydi, uygun olan, kadının bu emri yerine getirmesidir.” 6530 – Abdullah İbnu Ebi Evfa radıyallahu anh anlatıyor: “Hz. Muaz Şam’dan dönünce Resulullah aleyhissalatu vesselam’a secde etmişti. Aleyhissalatu vesselam hayretle : “Ey Muaz! Bu da ne?” dedi. O açıkladı: “Şam’a gitmiştim, onların reislerine ve patriklerine secde ettiklerine rastladım. İçimden, aynı şeyi size yapmak arzusu geçti.” Aleyhissalatu vesselam, bunun üzerine: “Bunu yapmayın! Zira, şayet ben, bir kimseye, Allah’tan başkasına secde etmeyi emretseydim, kadına kocasına secde etmesini emrederdim. Muhammed’in nefsi elinde olan Zat-ı Zülcelal’e yemin ederim ki, bir kadın, kocasının hakkını eda etmedikçe Rabbinin hakkını da eda edemez. Kadın (deve sırtındaki) semere binmiş iken kocası nefsini talep edecek olsa, kadın bu isteğe mani olamaz.”
Fakir diye kız vermeyen bizden değildir – Cübbeli Ahmet Hoca

Evliligin ve kadinlarin fazileti, evlenmeyenlerin zemmi – Cübbeli Ahmet Mahmut Ünlü
Vaaz videolarına sadece ses olarak mp3 sayfamızda bulabilirsiniz.

Paylaş